Web Tasarım Ankara

100. YILINDA SYKES-PICOT ANTLAŞMASI VE ORTADOĞU

 

Levent Baştürk

leventbasturk@yahoo.com

22.05.2016

 

16 Mayıs günü, Sykes-Picot Antlaşması’nın 100. Yıldönümüydü. antlaşma, ona ismini veren İngiliz ve Fransız iki diplomatın eseriydi. Bu önemli gizli antlaşma Osmanlı Devleti’nin Ortadoğu’daki topraklarının Fransa ve Britanya arasında paylaşılmasını kararlaştıran pazarlığın belgesiydi. Genel kabule göre, modern Ortadoğu’nun devletleri bu antlaşmanın belirlediği yapay sınırlar üzerinde doğmuştu. Sınırlar belirlenirken bölge halkına danışılmamış ve istekleri dikkate alınmamıştı. Bu nedenle Osmanlı sonrası Ortadoğusu’nda Sykes-Picot düzeninin hakim olduğu söylendi. Ayrıca Ortadoğu’nun, özellikle de Irak ve Suriye’nin yaşamış ve yaşamakta olduğu sorunların sorumlusu olarak bu antlaşma gösterildi.

 

Ancak Sykes-Picot’yu suçlayan iddiaların karşısında olanlar da var. Bunların eleştirilerine göre, antlaşmayı yargılayanların söyledikleri, gerçeklerle hiç örtüşmeyen bir efsane yaratmış durumda. Bu eleştirilere göre Sykes-Picot Antlaşması Ortadoğu’da Fransa ve Britanya için nüfus alanları belirledi; ama  sınırları belirlemedi.  Asıl sınırların belirlenmesi, daha sonra yapılan çeşitli antlaşmalar ve mutabakatlar sonucunda oldu. Sınırların yapaylığı konusundaki  eleştiriler de yersizdi. Çünkü dini ve etnik açıdan pek çok farklı toplulukları barındıran bu bölgede homojen bir nüfustan oluşan sınırlar çizmek imkansızdı. Ayrıca Türkler nasıl savaşarak kendilerine empoze edilen Sevr Antlaşması’nı çöpe atmışlarsa, Araplar da bunu yapabilirlerdi. Dolayısıyla, bu kesime göre aradan yüzyıl geçtikten sonra, bölge halkları, özellikle de Araplar yaşadıkları sorunlardan dolayı Sykes-Picot’yu suçlamak yerine kendilerini yaşadıklarının asıl sorumlusu olarak görmeliydiler.

 

Ortadoğu’da bugün yaşananlar konusunda sadece sömürgeci ulusları sorumlu tutmak elbetteki resmi tam ve net olarak görmemizi temin etmiyor. Ancak bütün olanlardan sadece Arapları veya bölge halklarını sorumlu tutmak da dürüst bir yaklaşım değil. Bugün yaşananları anlamak için pek çok fenomeni birlikte değerlendiren bir yaklaşıma ihtiyaç var.

 

Kabul etmek gerekir ki, Arap devletlerinin hukuk devletini tesis etme ve adil paylaşıma dayalı sürdürülebilir bir ekonomik kalkınma sağlamadaki başarısızlıkları bugün yaşanan olumsuzlukların sebepleri arasında.

 

Ancak bu başarısızlığın arkasındaki ana sebep daha önemli. O da Arap ülkelerinde iktidarı elinde bulunduran kesimlerin ülke dışındaki başkentlerle veya metropollerle olan ilişkileri. Bu ilişkileri anlamaya çalışırken de karşımıza kaçınılmaz olarak Sykes-Picot Antlaşması çıkıyor. 

 

Bu antlaşmadaki asıl problem sadece 1916’da ve hemen sonrasında ne olduğu değil. Bugün yaşananların arkasında olanı anlamak için 1916’dan önceki yüzyıla hakim olan sömürgeci zihniyeti ve politikaları da anlamamız gerekiyor. Ayrıca bu zihniyetin 1916 sonrasında da kendisinin önceliklerini bölge halkları  üzerinde dayatmış olduğunu görmek zorundayız.

 

1916 sonrasında beliren üç önemli faktör bölgede, halklarına karşı sorumlu ve hukukun üstünlüğünü esas almış yapıların ortaya çıkmasına mani teşkil etti:

1)   Bölge devletlerini de içine çeken Filistin sorununun doğmasında ve bir etnokrasi olarak İsrail’in vücut bulmasında  Britanya ve ABD’nin ve genelde Batılı ulusların oynamış oldukları rol,

2) 1930’lardan sonra bölgede zengin petrol kaynaklarının keşfı ve Batı’nın bu kaynaklara erişimi ve kaynaklar üzerinde denetimi ne pahasına olursa olsun sürekli kılma amacında olması ve

3) İkinci Dünya Savaşı sonrasının Soğuk Savaş ortamında ABD ile Sovyetler Birliği arasındaki rekabetin bölgede kendini vekalet savaşları şeklinde göstermesi.

 

 Bu üç faktör bölgeye hükmeden otokratik rejimler ve askeri yönetimler unsurlarıyla birlikte ele alınmak zorundadır. Bu yapıldığında 1950’lerin başından itibaren bölgede hukukun üstünlüğünü esas almış yapıların ortaya çıkmasının önüne aşılması zor engellerin konulduğu görülecektir. Bu şartlar altında şu üç durum karşımıza çıkmaktadır:

1-   Despotik ve halkına karşı sorumsuz yolsuzluğa batmış rejimler,

2-   büyük güçlerin sürekli askeri operasyonlarına ve siyasi müdahalelerine maruz kalan bir bölge ve

3-    Arap-İsrail çatışması bölgenin temel sorunu olarak belirmesi

 

Son asır Ortadoğu için oldukça çirkin bir tablo sunmaktadır. Ancak bu yüzyılın dinamiklerini tetikleyen Sykes-Picot’yu üreten zihniyet olmuştur. Bu antlaşmanın bütün kötülüklerin sebebi gibi gösterilmesinin nedeni, bizzat antlaşmanın kendisi değildir. Ama onun bir zihniyetin simgesi olması gibi bir özelliği vardır. Ve o zihniyet hem antlaşmanın imzalanmasından önceki yüzyılda hem de imzalanmasından sonraki yüzyılda bölge gelişmelerine damgasını vurmuştur.

 

 

 

Yorumlar


Hiç Yorum Yapılmamış. İlk yorumu siz yapın...

Kategori: Levent Baştürk