Web Tasarım Ankara

ANADOLUCULUK İSLÂMCI DEĞİLDİR

Lütfi Bergen

19.05.2016

Yıl 1997. Ülke Dergisi’nin 2. dönemi kapsamında Ankara’da bir toplantı yapılacaktı. Beni de davet ettiler. Toplantıya kimlerin katıldığı konusunu faş etmeyeceğim. Fakat beni Ezel Erverdi çağırmıştı. Toplantı süresi oldukça uzun tutulmuştu. Epey konu konuşuldu. Yemek arası verildikten sonra gelen çayımı içtim ve şöyle dedim: “Ülke Dergisi’nin gelecek döneminde Nurettin Topçu’nun fikriyatına ilişkin hiçbir hedef göremediğim için toplantının devamını takip edemeyeceğim. Müsaade istiyorum.” Toplantıdan ayrıldım. Bu ayrılık benim için Anadoluculuk fikrinin Nurettin Topçu’nun talebelerinden ayrılışını temsil etmiştir.

Ezel Erverdi’nin Mart 2016 tarihinde yayımladığı “Siyaset Zalimdir-Aydın Menderes’le Bir Parti Tecrübesi” başlıklı kitap, hem Dergâh Dergisi’nin (Mart 1990) ve hem de Ülke Dergisi’nin (8 Haziran 1996) çıkışının arka planını öğrenmek için bir fırsattır.

Benim de yazılarım bu iki dergide yer aldı. Bu iki dergide yazmış olmak, her zaman iftiharla taşıdığım “şeref madalyası”dır. Ancak biz “Evvel refîk bade’l-tarîk: Önce yol arkadaşı sonra yol” fikrinde değiliz. Hep Rabbimize “İhdinas sırâtel mustakîm: Bizi Sıratı Mustakîme ulaştır” deyu iltica edenlerdeniz. Dolayısıyla önceliğimiz, “Anadoluculuk” düşüncesinedir. Hoca’nın dediği gibi: “Hak bellediğin bir yola yalnız gideceksin!”  (Nurettin Topçu, Yarınki Türkiye: Neslimizin Tarihi, 1961: 178).

Ezel Erverdi’nin kitabında yazdıkları, Nurettin Topçu’nun düşüncesinin genel çerçevesini kabul etmekle beraber ondan büyük ayrılıklar, savruluşlar da ihtiva ediyor.

Ezel Erverdi, kitabının “Yine Dergi ve İstanbul Meselesi” başlıklı bölümünde “parti için dergi” projesi üzerine ayrıntılı malumatlar veriyor.

Kitapta anlatıldığına göre siyasi hareket başlatmak isteyen Aydın Menderes, Ezel Erverdi’ye bir kart veriyor. Karta önlü ve arkalı notlar yazılıdır. Ezel Erverdi bu süreci şöyle anlatır: “Aydın Bey karta önlü ve arkalı şunları yazmıştı: BDP’de (Büyük Değişim Partisi) birleşme konuları çok konuşulmaya başlamıştı. Böyle bir ortamda “merkez kadro, vitrin, çalışma grupları, çevreler” üzerine çalışma yapma bana sıhhatsiz geldi. Görüşülecek insanlara, hangi parti ile birleşme belli olmadan nasıl konuşulabilirdi? En kolayı ve elimden geleni “dergi” işini  yeni baştan düşünmek oldu. Yeni Dergi toplantıları Ankara’da (Genel Merkeze çok yakın) (…)’nın evinde, Aralık ayında iki defa yapılmış. Ben de, GİK toplantısı için gittiğim 8 Ocak 1994’teki toplantıya katıldım. Dergi için “Büyük Değişim” ve “Yeni Siyaset” isimleri düşünülmüş. Düşünce, bir anonim şirket kurularak gerçekleştirilecek. Aydın Bey’in görüşleri: “Dergi parti içine dönük olmamalı. Parti ile irtibat saklanmamalı ama parti organı da olmamalı. Haberden ziyade fikir, yorum ve polemikler olmalı.” Muhtemel yazarlar da konuşuldu.” (Erverdi, 2016: 237). Ezel Erverdi’nin yazdığı bu kısım önemli. Sürecin devamı da şu:

“Ankara’da katıldığım o gecenin sabahında hazırladığım dergi “çerçevesi”ni Aydın Bey’e verdim. Bakar bakmaz 1991’de konuştuğumuz hususlar olduğunu fark etti. 1990 Mart’ında edebiyat ve sanat dergisini Dergâh ismi ile çıkarmış, 1991 Ocak’ında Ülke isminde fikir dergisini de planlamıştık. Rahmetli bu derginin çıkışını hep erteletti. Ülke için hazırlanan “çerçeve”yi biraz değiştirerek kendisine verdim” (Erverdi, 2016: 238).

Ezel Erverdi’nin bu ifadelerinden de anlaşılacağı üzere Türkiye’de Dergâh ve Ülke dergileri Aydın Menderes’in BDP-Büyük Değişim Partisi’nin “Görüşülecek insanlarla, parti belli olmadan nasıl konuşulabilir?” kaygısının cevabı olarak yayımlandı. Dergilerin yayımlanma amacı siyasal bir hareketin muhalif / küskün / kendine mecra bulamamış aydınlarına ulaşma arayışından besleniyor. İhtimal ki dergide yazan yazarların pek çoğu bu “örtülü gündem”den haberdar olmadan yazdılar.

Ezel Erverdi, bu meseleyi sadece zikrettiğim bölümde de anlatmıyor. Kitabının hemen başında “Dergi Toplantıları” başlıklı bölümde Aydın Menderes’in isteği ile Ankara ve İstanbul’da düzenlenen iki “dergi” toplantısı tertiplendiğinden bahsetmektedir. Aktarılan yazar görüşlerinde çok ilginç notlar bulunmaktadır. Bunları okuyunca çok şaşırdım fakat biri hariç temas etmeyeceğim.

D. Mehmet Doğan’ın bir ifadesi Dergâh ve Ülke dergilerinin niçin “İslâmcı” bir dil kullandığını da izah ediyor. Nurettin Topçu’nun talebeleri “Anadolucuyuz” demiyorlar. Israrla bu fikrin takipçisi olduklarını dillendirmiyorlar. Bunun bilinçli bir tercih olduğu D. Mehmet Doğan’ın Ezel Erverdi tarafından nakledilen cümlesinde mündemiçtir: “D. Mehmet Doğan: Dergi, milliyetçi ve İslâmcılara hitap etmeli, onların beklentilerine cevap vermeli” (Erverdi, 2016: 43).

Ezel Erverdi’nin Aydın Menderes’e sunduğu “dergi çerçevesi”nde Nurettin Topçu’nun fikrine yakın ve uzak durduğu konular yer almaktadır. Erverdi, Topçu ile şu konularda mutabık ya da ondan müstefid gibidir: 1) Türkiye, ne Batılı olabildi ve ne de “kendimiz” kalabildi. İnsanımız bölünmüştür. Müzikte adına “arabesk” denilen tarzla arayışlar içinde debelenip durmaktadır. Ne bir sentez, ne bir uyum ve anlaşma var. Hayat ve yaşayış biçimine tesir eden modernleşme ve ekonomik yapılaşmaya rağmen iki kesimli toplum şeklini silmek mümkün olmadı: a) Muhafazakârlar; b) Modernistler-inkılâpçılar; 2) Muhafazakâr kesim, erozyona uğradığı, değişmeye maruz kaldığı halde kaybolmamış ve erimemiştir. Devlete nüfuz hamleleri, günün teknik ve ekonomik gücünden istifade arayışları onları esas yapı ve biçimlerinden koparıp gülünç şekillere soksa da bu kesim varlığını korudu; 3) Yeni durumlara intibak edilirken vazgeçilmez değerlerin başında İslâm gelir; 4) Türkiye’nin meseleleri Türkiye’nin kendi insanı tarafından birlikte çözüme kavuşturulabilir. Anadolu toprağı, kültürü ve insanı esas alınmalıdır; 5) Ülke bin yıllık tarihe birikime dayanarak inşa edilmelidir” (Erverdi, 2016: 241).

Ezel Erverdi’nin sunduğu bu “çerçeve”, Nurettin Topçu’nun fikir çerçevesine “yakın” veya onu “andıran” bir düşünce zemini vermektedir.

Ezel Erverdi bu proje kapsamında “hedef ve strateji”, “hedef kitle” gibi başlıklar da açmıştır. Buna göre “Yeni bir siyasi oluşum izlerini vermemeğe itina göstermekle beraber, Türkiye’de yeni bir oluşumu meydana getirmek”; “kendi emsâlleriyle sağ’daki dergilerle değil, üst kurum ve karşıt görüşlerle, yayın organlarıyla polemiğe girmek”; “sol tükenirken sağ yaygınlaştı ama şekil değiştirdi, yumuşadı, teslim oluş genelleşti. Bu kalabalıkları öz eleştiriye zorlamak” gibi hedefler belirlenmiş ve Dergâh-Ülke dergilerinde bu başarılı olmuştur.

Ezel Erverdi, “Hedef kitleler” başlığında da 1) Kendini ifade edemeyen İslâmcı ve milliyetçiler, 2) Cemaatler dışı düşünenler, memnuniyetsizler, aldanmışlar, 3) Şartlanmamış serbest düşünebilen sol kişiler şeklinde belirlediği üç entelektüel çevreyi ilgi alanı içinde görmüştür (Erverdi, 2016: 242). Bu durumda, özellikle Ülke Dergisi’nde yazı yayınlayan yazarların hemen tamamıyla “Bir düşünce hareketi” kapsamında değil “Aydın Menderes’in siyasal hareketine entelektüel katkı” kapsamında görüşülmüş olduğu ortadadır.

Problem gördüğümüz husus, bir dergi-yayın grubunun kendisine hedef kitle belirlemesi değildir. Öncelikli olarak, Nurettin Topçu çizgisinin Aydın Menderes’in müstakil siyaset yapma arzu ve isteğine doğru bükülmesidir. Ezel Erverdi, şöyle yazıyor: “Aydın Bey’in müstakil siyaset yapma arzu ve isteğine yardımcı olmak için çıktığım yol, sonu belirsiz bir serüvene dönüşmüştü. Parti kurma çalışmalarına başlarken söylediği hedeflere 1993’te yaşananlar ve hedefler birbirine zıttı” (Erverdi, 2016: 228). Ezel Erverdi’nin anlattıklarından Dergâh Yayınları’nın bu “gündemi”ni sürekli koruduğu anlaşılmaktadır.

Fakat bundan daha önemli olan problem, Nurettin Topçu’nun fikirleri ile bağdaşması mümkün olmadığını düşündüğüm bir yaklaşımın Topçu çizgisini temsil eden mecranın asıl gündemine dönüşmesidir.

Ezel Erverdi, Aydın Menderes’e sunduğu dergi “çerçevesi”nde, “İktidarlar değişse bile, Dünya’daki hâkim sistemle bütünleşmek isteyen bir Türkiye’de yaşıyoruz” (Erverdi, 2016: 239); “Türkiye (…) Avrupa milletler topluluğu içinde yer almalıdır, Batı ile bütünleşmelidir” (Erverdi, 2016: 240); “Olayların geriye yürütülmesinin mümkün olamayacağı inancıyla, geleceğin Türkiye’si için, sosyal, iktisadî ve siyasî hakları teminat altına alınmış uzlaşmacı bir toplum yapısı uğruna mücadele verilmesinin gerekli olduğu inancını taşı”maktan bahsetmektedir (Erverdi, 2016: 241) gibi söylemler üretmiştir.

Ezel Erverdi’nin yaklaşımının tersine Nurettin Topçu fikriyatı “Doğu vurgusu” taşır ve “dünya hâkim sistemiyle bütünleşme” yanlısı değildir. Ezel Erverdi, Muzaffer Civelek’in kitabına bir “Sunuş” yazmış olduğu için kitabın içeriğine mutlaka vâkıf olmalıdır. Bu kitapta Muzaffer Civelek, Nurettin Topçu’nun “Rönesans Hareketleri” başlıklı makalesinden alıntı yapmaktadır. Alıntının ardından gelen değerlendirmesinde “Avrupa’nın cilalayıp dünyaya sunduğu insan hakları bakımından bencilliğini, iradesizliğini ortaya koyduğunu”, “insanî değerler yaratma konusundaki yetersizliğini”, “Avrupa’nın kendine kapandığını”, “Batı’nın ruh ve zihniyetini paylaşmayan milletlerin bu medeniyetin halkasına giremediğini”, “bu medeniyete kendi kültürlerini yaratmış Batılı ev sahipleri ile ziyafet sofrasına konmak isteyen parazit misafirlerin girdiğini” söyler ve bunları Topçu’nun eleştirisi olarak zikreder (Civelek, 2016: 67-68). Oysa Ezel Erverdi “Siyaset Zalimdir-Aydın Menderes’le Bir Parti Tecrübesi” başlıklı kitabında BDP’nin siyaset üretme endişelerine göre söylem belirlediğinden bahsetmektedir.

Topçu’nun “Türkiye, Batı ile bütünleşmelidir” anlamına gelecek bir cümlesi bulunmadığı gibi Batı’ya karşı direnci yüksektir:

“Esasında ilim Batı’nın malı değildir. İnsanlığın çocukluk devresinde, Asya kavimlerinin kucağında hayata kavuşmuştur. Ancak onun bütün karakterlerini kazanarak kendi iradesinin bütün şuuruna sahip olması, Batı medeniyeti dediğimiz Rönesans’tan sonraki Avrupa medeniyeti içinde mümkün olmuştur” (Topçu, KM-1998: 30); “Garblılaşma adı altındaki taklitçilik, üç asırdan beri millî benliğimizi harab etmektedir” (Topçu, AN-1997: 12); “Garplılaşma maskesinin altında Haçlılaşma barınıyor” (Topçu, YT-1997: 144); “Felsefe, bir cemiyetin kâinat da her tarafa uzanan irademizin bir sistem halinde ifadesidir. Felsefe, millete ait iradedir; felsefî adım, üniversiteyi kurar. Bizim XIX. yüzyılda Garp taklidi olarak kurulan üniversitemiz (Dar’ülfünûn), bu karakterden mahrum, suni bir tesistir. Garbtan ölü fikirler aktarmak için, bir nevi gümrük binası olsun diye getirilmiştir” (Topçu, AN-1997: 58); “Memleketimizin esaslı geçimi; büyük sanayi heveslileri ne kadar gayret gösterirlerse göstersinler, her halde topraktandır” (Topçu, AN-1997: 107); “İnsanlığı kurtaracak olan ahlâkî medeniyetin, toprağa yerleşmiş, kaynaşmış bir uzviyet olan ve kan dökmeyi haram sayan Asya’nın yarınki uyanışından doğacağına inanıyoruz. Tabiatın yaşayışına bağlanan bir mukaddes ruh felsefesini ancak Asya’lının dehası yaratabilecektir” (Topçu, YT-1997: 138).

Nitekim Muzaffer Civelek de Topçu’nun yaklaşımını globalleşmeye direnmek şeklinde izah ediyor: “Eğer geriye doğru ilerleyerek insanlığın birikmiş hikmetinden dersler çıkarmazsak geleceğe sadece teknolojik hurdalık bırakmaktan başka bir akıbet bizi beklemiyor (…) Globalleşmeyi ilahi bir lütuf gibi ananlar sadece belli bir yöne, ekonomik gelişmeye bakıyor (…) şüphesiz geriye doğru ilerlemek irtica değildir; insanlığın zalim yanlarını, ihtiraslı yapısını unutmayarak geçmişle gelecek arasında ahlâk köprüsünü kurabilme, bir şirazeye tutunma ihtiyacının farkında olmayan insanlık ailesine bunu hatırlatma cehdidir (Civelek, 2016: 102).

Nurettin Topçu’nun fikri kimliğinin ne olduğu talebeleri tarafından netlikle ortaya konulmamıştır. D. Mehmet Doğan’ın Topçu hakkındaki yazı birikimi de bunu göstermektedir. D. Mehmet Doğan, “Yarınki Türkiye” kitabının 1978 tarihli 3. Baskısının editörüdür. Bu baskıya bir Önsöz yazmıştır. Önsöz’de “Türk düşüncesinin İslâmî bir muhtevadan hareket etmesi gereğini ortaya koyması, Nurettin Topçu’ya Türk düşüncesinde seçkin bir yer kazandırmıştır. O bu yönüyle, bu asrın başındaki İslâmcılık akımının takipçisidir” (Doğan, 1978: 25) derken, 2016 yılında yayımladığı kitapta “Topçu’nun tefekkürünü sırf İslâmcılık çerçevesinde görmek onu kısıtlamak ve tam mânasıyla anlamamak olur” (Doğan, 2016: 67) demektedir.

D. Mehmet Doğan, Nurettin Topçu’nun “muhalif” olduğunu, O’nda “itaatsizlik” tavrının baskın bulunduğunu ve hatta “Conformisme et Revolte” başlıklı doktora tezinin “İtaatkârlık ve İsyan” başlığı ile çevrilmesi gerekirken yazarının “İsyan Ahlâkı” başlığıyla tercüme etmeyi tercih ettiğini yazmıştır (Doğan, 2016: 117).

Oysa Muzaffer Civelek, Nurettin Topçu’nun Fransa’dan dönerken rastladığı birinin sözünü nakletmiş ve bir değerlendirme yapmıştır: “Sen isyanı önceliyorsun, lâkin bil ki, itaat, isyandan daha değerlidir!” O, zaten hakikatin bu tarafını ikrardan uzak değildi (…) Nurettin Topçu, isyan ve itaati, kavranması emek isteyen farklı bir düzlemde tartıştı (…) Varlık önünde duruşuna âşina olanlar, isyan ile itaat arasındaki müthiş muvazene arayışının onu ne kadar yorduğunu hissetmişlerdir” (Civelek, 2016: 117).

Son olarak D. Mehmet Doğan’ın Ezel Erverdi ile birlikte hazırladığı 1978 baskı “Yarınki Türkiye” içinde yer alan “Türk Düşüncesinde Nurettin Topçu’nun Yeri ve Milliyetçiliği” yazısındaki bir ayrıntıya işaret etmek istiyorum. D. Mehmet Doğan 1978 tarihli 3. Baskı “Yarınki Türkiye” içine koyduğu “Türk Düşüncesinde Nurettin Topçu’nun Yeri ve Milliyetçiliği” başlıklı yazısında, İhsan Emci’nin 3 Aralık 1964 tarihli mektubundan bir bölüm yayımlamıştır. Bu mektupta Topçu’nun, “Milliyetçilik anlayışım bütün yazılarımda, bahusus “Yarınki Türkiye” adlı kitabımın bütünü içinde aranmalıdır” şeklinde bir cümle sarfettiği anlaşılmaktadır (Doğan, 1978: 24). Bununla beraber Ezel Erverdi-D. Mehmet Doğan’ın hazırladığı bu kitapta “Yarınki Türkiye”nin 1961-1972 baskılarında yer alan “Milliyetçilik” başlıklı hiçbir yazıya yer verilmemiştir. Kitabın ilk iki baskısı İKİ Bölüme ayrıldığı halde 3. baskıda DÖRT bölüm bulunmaktadır.

D. Mehmet Doğan’ın hazırladığı 3. Baskı Yarınki Türkiye’de yer alan makaleler aşağıdadır:

 

1978 DERGÂH BASKISI

Sunuş (Dergâh Yayınları)

Türk Düşüncesinde Nurettin Topçu'nun
Yeri ve Milliyetçiliği (D. Mehmet Doğan)

Önsöz

BİRİNCİ BÖLÜM

Anadolu'nun Çilesi

Vatan Haritası

Yıkılan Ruh

Mukaddes Azap

İKİNCİ BÖLÜM

Yarınki Kuvvet

Felsefe ve Cemiyet

Rönesans Hareketleri

Rönesans’ın Temelleri

Bizde Rönesans

Manevî Kalkınma

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Asrımızın Hareket Adamları

Anarşist ve Hareket Adamı

Vazife Adamı-Kalb Adamı

Mes’uliyet Hareketi

Vatan İhaneti

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Ahlâk Nizamı

Anarşizme Karşı Ahlâk Nizamı

Vatanın Âtisi

Kurtuluşun Yolu

Mukadderatımızın Tohumları

Cemiyeti Yoğuracak Ruh

Neslimizin Tarihi

Neslimizin Âtisi

Bahtiyar Belde

Beklenen Nizam

 

Nurettin Topçu hayattayken yayımlanmış 1961 ve 1972 iki “Yarınki Türkiye” baskısında yer alan makaleler 3. baskıda çıkarılmış ve kitabın ilk iki baskısıyla ilgisi bulunmayan “Ahlâk Nizamı”, “Anarşizme Karşı Ahlâk Nizamı”, “Kurtuluşun Yolu”, “Cemiyeti Yoğuracak Ruh” gibi makaleler eklenmiştir. Aşağıdaki tabloda ilk iki baskı “Yarınki Türkiye”de yer alan fakat Ezel Erverdi-D. Mehmet Doğan tarafından hazırlanan üçüncü baskıda yer almayan ayrıntılara ve makalelere yer verilmiştir. Üçüncü baskıda Topçu’nun “Milliyetçilik hakkındaki fikirlerim Yarınki Türkiye’nin içindedir” ifadesini karşılayacak makalelerin hiçbirine yer verilmemiştir:

Hüseyin Avni Ulaş'a ithaf

Ali Fuat Başgil: Yarınki Türkiye Hakkında Bir İki Söz

Cemiyetin Ruhu

İçtimaî Sınıflar

Şahsiyet

Zorba-Esir Medeniyetleri

Millet Ruhu ve Millî Mukaddesat

Bizde Milliyet Hareketleri

Benliğimiz

İki Mezar

Avrupa

Milli Kültürümüz ve Garplılaşma Meselesi

 

 

Anadoluculuk, İslâmcı-Türkçü-Ümmetçi-Turancı bir çizgi değildir. İslâmcılığın da Milliyetçiliğin de gündemi içinden meselelere bakmamaktadır. Anadoluculuk, Türkiye’de düşünce mahfillerince kullanılan bir ezber olan “Üç tarzı siyaset”ten farklı bir yolu temsil etmektedir. Türkiye’nin “üç tarz-ı siyaset”e mahkûm edilmesi bir çözümsüzlük oluşturmaktadır. İslâmcılık-Türkçülük-Batıcılık fikirleri kentleşmeci-kalkınmacı-ilerlemeci-işçici yaklaşımlarıyla Avrupacıdır. Topçu ise Batıcılaşmanın ideolojik varyasyonları olan bu fikir akımlarına farklı bir tezi savunmaktadır. Topçu’nun fikriyatı toprak reformunu reddeden bir siyasal mecranın himayesine girmeyecek kadar Asyacıdır. Topçu, Hareket Dergisi’nin Şubat 1943/9. Sayısında yayımlanmış “Avrupa” başlıklı makalesinde “Avrupa’nın yaşatıcı kuvvetleri bizim milletimizi yaşatmış olan değerler değildir. Soyumuz Asya’nın olduğu gibi, ahlâkımız, iktisadımız da Asya’nın namuskâr eseridir (…) Uyanış Asya’ya güneşin doğduğu tarafa gözlerimizi çevirip bütün Asya’nın insanını (…) tanımak ve sevmek gayesine doğru ilerleyecektir” (Topçu, HD-2015: 295) diyordu.

“Hak bellediğin bir yola yalnız gideceksin!”  (Nurettin Topçu, Yarınki Türkiye: Neslimizin Tarihi, 1961: 178).

Anadoluculuk harekettedir.

 

 

 

-          Civelek Muzaffer, Kırk Yıl Sonra Dün Gibi Nurettin Topçu, Dergâh Yayınları, 2016

-          Doğan D. Mehmet, Türk Düşüncesinde Nurettin Topçu’nun Yeri ve Milliyetçiliği, Yarınki Türkiye içinde, Dergâh Yayınları, 1978

-          Doğan D. Mehmet, İki Yol Açıcı: Nurettin Topçu ve Necip Fâzıl, Yazar Yayınları, 2016

-          Erverdi Ezel, Siyaset Zalimdir-Aydın Menderes’le Bir Parti Tecrübesi, Ülke Yayınları, 2016

-          Topçu Nurettin, Yarınki Türkiye, Dergâh Yayınları, YT-1997

-          Topçu Nurettin, Ahlâk Nizamı, Dergâh Yayınları, AN-1997

-          Topçu Nurettin, Kültür ve Medeniyet, Dergâh Yayınları, KM-1998

-          Topçu Nurettin, Hareket Dergisi-tıpkıbasım, Dergâh Yayınları, c: 1, HD-2015

Yorumlar


Hiç Yorum Yapılmamış. İlk yorumu siz yapın...

Kategori: Lütfi Bergen